KIYAMETİN SIFATI, CENNET VE CEHENNEM BAHSİ
NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
32 - (2794) حدثنا
عمر بن حفص بن
غياث. حدثنا
أبي. حدثنا الأعمش.
حدثني
إبراهيم عن
علقمة، عن
عبدالله، قال:
بينما
أنا أمشي مع
النبي صلى
الله عليه
وسلم في حرث،
وهو متكئ على
عسيب، إذ مر
بنفر من اليهود.
فقال بعضهم
لبعض: سلوه عن
الروح.
فقالوا: ما رابكم
إليه؟ لا يستقبلكم
بشيء تكرهونه.
فقالوا: سلوه.
فقام إليه
بعضهم فسأله
عن الروح. قال
فأسكت النبي
صلى الله عليه
وسلم. فلم
يرد عليه
شيئا. فعلمت
أنه يوحى
إليه. قال فقمت
مكاني. فلما
نزل الوحي
قال:
{ويسألونك عن
الروح، قل
الروح من أمر
ربي وما
أوتيتم من
العلم إلا
قليلا} [17 /الإسراء
/85].
[ش
(في حرث) هو
موضع الزرع.
(عسيب) هو
جريدة النخل. (ما
رابكم إليه)
هكذا في جميع
النسخ: ما
رابكم إليه،
أي ما دعاكم
إلى سؤاله. أو
ما شكككم فيه
حتى احتجتم
إلى سؤاله. أو
ما دعاكم إلى
سؤال تخشون
سوء عقباه.
(فأسكت النبي
صلى الله عليه
وسلم) أي سكت وقيل:
أطرق. وقيل: أعرض
عنه. (فلما نزل
الوحي قال:
ويسئلونك عن
الروح) وكذا
ذكره البخاري
في أكثر
أبوابه. قال القاضي:
وهو وهم.
وصوابه ما سبق
في رواية ابن
ماهان: فلما
انجلى عنه.
وكذا رواه
البخاري في موضع.
وفي موضع:
فلما صعد
الوحي. وقال:
وهذا وجه الكلام.
لأنه قد ذكر
قبل نزول
الوحي عليه.
قلت: وكل
الروايات صحيحة.
ومعنى راوية
مسلم أنه لما
نزل الوحي وتم،
نزل قوله
تعالى: {قل
الروح من أمر
ربي وما أوتيتم
من العلم إلا
قليلا}. هكذا
هو في بعض
النسخ: أوتيتم.
على وفق
القراءة
المشهورة. وفي
أكثر نسخ
البخاري
ومسلم: وما
أوتوا من العلم
إلا قليلا. وفي
الروح لغتان:
التذكير
والتأنيث].
{32}
Bize Ömer b. Hafs b.
Gıyâs rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. (Dediki): Bize A'meş
rivayet etti. (Dediki): Bana İbrahim Alkame'den, o da Abdullah'dan naklen
rivayet etti. (Şöyle demiş):
Bir defa ben Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'le birlikte bir ekinlikte yürüyordum. Kendisi bir
hurma dalına dayanıyordu. Aniden yahudilerden bir cemaatın üzerine uğradı.
Yahudiler birbirlerine:
— Ona ruh'u sorun!
dediler. Ve şöyle konuştular:
-- Ona sormaya sizi
sevkeden nedir? O sizin karşınıza hoşlanmadığınız bir şeyle çıkmıyor! Fakat
yine de ona sorun! dediler. Bunun üzerine biri kalkıp gelerek ona ruhu sordu.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sükût buyurdu. Ona hiç bir cevab vermedi.
Anladım ki, kendisine vahy geliyor. Yerimde durdum. Vahy inince şöyle
buyurdular:
«Sana ruhu soruyorlar.
(De ki): Ruh Rabbimin işidir. Size ilim nâmına ancak az bîr şey verilmiştir.»
[İsra 85]
33 - (2794) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
سعيد الأشج. قالا:
حدثنا وكيع. ح
وحدثنا إسحاق
بن إبراهيم الحنظلي
وعلي بن خشرم.
قالا: أخبرنا
عيسى بن يونس.
كلاهما عن
الأعمش، عن
إبراهيم، عن
علقمة، عن
عبدالله، قال:
كنت أمشي مع
النبي صلى
الله عليه
وسلم في حرث
بالمدينة.
بنحو حديث
حفص. غير أن في
حديث وكيع:
وما أوتيتم من
العلم إلا
قليلا. وفي
حديث عيسى بن
يونس: وما
أوتوا، من
رواية ابن
خشرم.
{33}
Bize Ebû Bekr b. Ebî
Şeybe ile Ebû Saîd El-Eşecc rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Veki rivayet
etti. H.
--Bize İshak b. îbrâhim
El-Hanzalî ile Alî b. Haşrem dahi rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize İsa b.
Yûnus haber verdi.
Her iki râvî A'meş'den, o
da İbrahim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan naklen rivayet etmişlerdir.
Abdullah: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'le birlikte Medine'de bîr
ekinlikte yürüyordum, diyerek Hafs'ın hadîsi gibi rivayet etmiştir. Şu kadar
var ki, Veki'in hadîsinde: «İlimden size ancak az bir şey verilmiştir.» İsa b.
Yûnus'un hadîsinde ise İbni Haşrem'in rivayetinden olmak üzere: «Onlara ilimden
ancak az bir şey verilmiştir.» ibareleri vardır.
34 - (2794) حدثنا
أبو سعيد
الأشج. قال:
سمعت عبدالله
بن إدريس
يقول: سمعت الأعمش
يرويه عن
عبدالله بن
مرة عن مسروق،
عن عبدالله.
قال: كان
النبي صلى
الله عليه
وسلم في نخل
يتوكأ على
عسيب. ثم ذكر
نحو حديثهم عن
الأعمش. وقال
في روايته:
وما أوتيتم من
العلم إلا قليلا.
{34}
Bize Ebû Saîd El-Eşecc
rivayet etti. (Dediki): Abdullah b. İdris'i şöyle derken işittim. Ben A'meş'den
dinledim. Bu hadîsi Abdullah b. Mûrra'dan, o da Mesruk'dan, o da Abdullah'dan
naklen rivayet ediyordu. Abdullah şöyle demiş:
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) bir hurmalık içindeydi. Bir hurma dalına dayanıyordu...
Sonra râvî yukarkilerin
A'meş'den rivayet ettikleri hadîs gibi nakletmiştir. O rivayetinde:
«Size ilimden ancak az
bir şey verilmiştir.» demiştir.
İzah:
Bu hadîsi Buhâri
«İlim», «Tevhid», «Tefsir» ve «İ'tisam» bahislerinde; Tirmizî ile Nesâî
«Tefsir» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.
Tirmizî: «Bu hadîs
hasen sahihtir.» demiştir.
Mârâbeküm: Tâbiri, sizi
ona sual sormaya ne şevketti? mânâsına geldiği gibi: Size bu hususta şüphe
veren odur ki, ona sormaya muhtaç oluyorsunuz? mânâsına da gelebilir. Bazıları
bu hadîsdeki «Eskete» kelimesine sükût buyurdu, mânâsı vermiş. Bir takımları
boynunu önüne eğdi, diğerleri de, ondan yüz çevirdi, demişlerdir.
Ma'zirî diyor ki: «Ruh
ve nefis hakkında söz söylemek en derin ve ince meselelerdendir. Bununla
beraber insanlar bu babda çok söz söylemiş, birçok eserler te'lif etmişlerdir.
Ebû'l-Hasen El-Eş'arî ruh, giren çıkan nefestir, demiş; İbni Bâkıllâni, Eş'ari
'nin söylediği ile hayat arasında mütereddit bir şeydir, demiş; bir takımları
ruhun lâtif bir cisim olup, zahirî cisimlere ve a'zaya iştirak ettiğini
söylemiş, bazıları da: Ruhu Allah'dan başka kimse bilmez, demişlerdir. Cumhura
göre, ruh malûmdur. Onlar da bu kaviller üzerinde ihtilâf etmiş; kimisi ruh
kandır, demiş; bazısı daha başka bir şey söylemiştir. Âyet-i kerîme'de ruhun
bilinmeyeceğine, onu Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bilmezliğine delil
yoktur. O ancak âyet-i kerîmedeki beyanatla cevab vermiştir.»
Ruh'la nefsin aynı şey
olup olmadığı da ihtilaflıdır. Esah olan kavle göre bunlar ayrı ayrı şeylerdir.